Habemus Papam
“Bana ne oldu biliyor musun?
Onlar (diğer kardinaller) bana doğru gelirken,
kimi şarkı söyleyerek, kimi ağlayarak, her şey çok duygusallaştı.
Yavaş yavaş kaybolmaya başladılar!
Bir zamanlar tanıdığım bütün insanlar gittiler.
Her şey yok oldu!”
Papa
Yazının ilk yayınlanma tarihi: 7 Mart 2012 – Mağara Dergisi
“Habemus Papam”, İtalyan Yönetmen Nanni Moretti’nin 2011 yapımı dram filmi… “Habemus Papam”, Vatican’da yeni seçildikten sonra yeni papanın ilan edilmesini ifade eden “Bir Papa’mız Var” anlamında Latince bir deyim. Filmde yeni seçilen papayı kardinal olarak Michel Piccoli oynarken, Papa’nın içine düştüğü panik atak durumu aşabilmesi için çağrılan bir psikanalisti ise Yönetmen Nanni Moretti’nin kendisi canlandırıyor. (1)
Film, Papalık olgusuna bir psikanalistin gözüyle hafif mizah katarak değiniyor. Filmde Vatikan’ın özellikle psikoloji konusundaki tutucu tavırları, çözüm için çaresiz durumda olmaları ve bunlara bağlı sonuçlar, pek çok hoş espriyi de beraberinde getiriyor. Ayrıca, Vatikan’daki Katolik kardinallerin ve diğer din adamlarının yaşamına ilişkin olarak da zaman zaman mizahi, zaman zaman hüzünlü ve düşündürücü bir açıdan da yaklaşılıyor. Nihayetinde Moretti, izleyiciye, duvarların dışına çıkıp kendini arayan bir “Papa” sunuyor…
Yeni Bir Papa’mız Var!
Vatikan’da mevcut Papa’nın ölmesi üzerine dünyanın dört bir tarafından gelen kardinaller tarafından yeni papa seçimi yapılır. Vatikan önünde toplanmış binlerce kişi ve 1 milyarlık Katolik dünyası nefeslerini tutmuş bu anı beklemektedir. Gece sabahlara kadar oylar sayılır.
(Oy sayımı sırasında Vatikan’da elektriklerin kesilmesi ve karanlıkta yürümekte zorlanan kardinallerin ayaklarının takılıp düşmeleri alay konusu yapılır. Bu sebeplerden ötürü kardinaller zaman zaman aralarında – diğer normal insanlar gibi- tartışırlar.)
Oylama bitmiştir ve oy pusulaları yakılmıştır. Vatikan’ın bacalarından çıkan beyaz dumanın siyaha dönüşmesiyle halk yeni papasına kavuşacağı anı gözlemektedir. Bekleyiş sonlanmıştır. Oylama sonucu Kardinal Melville, yeni papa olarak seçilir. Melville’in deyimiyle “O’nu tanrı seçmiştir!” Ancak bir sorun vardır. Kardinal Melville, kendisinin buna hazır olmadığını ve yapamayacağını hisseder.
(Papa olmaya isteksiz Kardinal Melville’in (2) Katolik âleminin bu en yüksek rütbesine seçilmesiyle duyduğu panik ve korku, olanca insancıllığıyla başarıyla yansıtılmış.)
– Geleneklere uygun olarak en yüce ruhani lider seçilmenizi kabule diyor musunuz?
(Diğer kardinaller birden şarkı söylemeye başlarlar)
– Evet…
– Balkondan inananlara bir konuşma yapmanız gerekiyor.
(Alkışlar)
Ve yeni papa, kardinallerden birisi tarafından balkonda takdim edilir:
– Sevgili kız ve erkek kardeşlerim. Büyük bir mutlulukla duyuruyorum ki, YENİ BİR PAPAMIZ VAR (HABEMUS PAPAM!)
İşte tam bu anda olanlar olur. Kardinal Melville panik atak geçirir. Yeni seçilen papanın, ilk konuşmasını yapmadan önce panik atak geçirmesinin ardından Vatikan yetkilileri kendilerini şaşkınlık ve bir çaresizlik içinde bulurlar. Papa kendisini takdim etmediği için, meydana toplanmış binlerce insana da kimin seçildiği açıklaması yapılamaz.
Melville: “Yardım edin. Bunu yapamam!”
Papa: “Tanrı bende sahip olmadığım becerileri gördü. Nerde bu beceriler?”
O andan itibaren yeni papanın düştüğü durum, ta ki ikna edilinceye kadar yalanlarla gizlenecektir. Vatikan sözcüsü, yeni papanın duaya kapandığını duyurur. Yeni Papa balkona çıkıncaya kadar kardinallerin binayı terk etmeleri de yasaklanmıştır.
Papa’yı kontrol etmesi için Vatikan’a bir doktor getirtilir ancak bir soruna rastlanmaz. Bu sefer bir psikanaliz Profesörü getirtilir. (3)
(Psikoloğu Moretti’nin canlandırmasıyla bu dakikadan sonra filmde mizah ve taşlama da beraberinde geliyor.)
Psikiyatri Profesörü, Papa’ya çocukluğuna ve geçmişine yönelik cinsel sorular sormaktadır. Hatta papanın inançlarını bile sorgular zaman zaman:
Prof: “İnancınızla ilgili bir sorun mu var?”
Papa: “Hayır. Tanrı bende sahip olmadığım becerileri gördü. Nerde bu beceriler? Onları arıyorum ve hiçbir şey bulamıyorum!”
Kardinaller: “Doktora inançlı olduğu soruldu mu?”
Bir Kardinal: “Kimse sormadı.”
(Ve profesör ateist çıkar)
Papa: “Bana ne oldu biliyor musun? Onlar (diğer kardinaller) bana doğru gelirken, kimi şarkı söyleyerek, kimi ağlayarak, her şey çok duygusallaştı. Yavaş yavaş kaybolmaya başladılar! Bir zamanlar tanıdığım bütün insanlar gittiler. Her şey yok oldu!”
(Papa’nın kendini hazır hissetmemesinin yanında aslında derinde sakladığı bir de sır vardır. O da Papanın içinde kalan tiyatro tutkusudur!)
“Psikolojik Sinüzit”
Profesör, hastasının papa olduğunu bilmeyen ve en az kendisi kadar iyi bir psikiyatra yönlendirir. O, profesörün boşandığı eşidir. Geleneksel psikanaliz sorularının böylesi bir ortamda sorulamayacağı ve yanıtlanamayacağı derhal anlaşılınca, yeni Papa’nın Vatikan dışında bir terapiste gönderilmesi kararlaştırılır. Ancak bir sorun vardır. Karısı, her sorunun altında “ebeveyn kusuru” aramaktadır. Papa, kendi durumunu şu kelimelerle ifade eder:
“Sürekli bir ağırlık… Kafam çok dolu ama neyle bilmiyorum. Psikolojik sinüzit gibi bir şey. Bu bana birdenbire oldu!”
Kadın Psikiyatr: “Acı çekiyorsunuz çünkü muhtemelen anneniz siz küçükken bir başkasına daha fazla ilgi gösterdi. Buna ne deniyor biliyor musunuz? Ebeveyn kusuru!”
Papa seçilen kardinal Melville, bu makamı başaramayacağı korkusuna kapılarak, Vatikan’dan değimi yerindeyse firar eder. Sivil kıyafetle profesörün ofisine götürülen papa, muayeneden sonra kaçar ve Roma sokaklarında izini kaybettirir.
(Bu arada papa halka tanıtılıp balkona çıkana kadar diğerleri için çıkış da yasaklanmıştır.)
Kardinallere, papa odasındaymış gibi bilgi verilmektedir. Aslında Papalık sözcüsünün talimatıyla, papanın odasında papa rolü yapan, akşamları perdeleri oynatan, müzik dinleyen ve televizyon izleyen sahte bir papa yaşamaktadır.
“Roma sokakları, Papa’nın kendi iç dünyasıdır”
Diğer kardinaller gibi Profesör de binadan ayrılamaz, telefonuna el konur ve dış dünyayla bağlantısı kesilir. Ve işte mizah bu noktadan itibaren daha da artar. Dış dünyayla ilişkisi kesilen psikiyatr, büyük bir salonda değişik coğrafyalardan gelmiş kalabalık bir kardinal grubunun kulak kesildiği bir ortamda, Vatikan’ın (ve Papalık makamının) tüm zayıflıklarını, kaygılarını yansıttığı yeni Papa’nın çaresizliğine çözüm aramaya başlar. Bu sırada kapuçino içmek isteyen bir kardinalin dışarı çıkmak için ısrar etmesi, oldukça mizahidir. Akşamları kardinallerle İncil okuyup sohbet eden profesör bir akşam İncil’i şu kelimelerle eleştirir:
“İncil’de depresyondan bahsediliyor. Bu kitapta depresyonun bütün semptomları var: Suçluluk duygusu, kilo kaybetme, intihara ilişkin düşünceler…”
Profesörün bina içerisinde gezinirken Roma Katolik Kilisesi’ne yönelik sarf ettiği şu sözler de çok manidardır:
“Burada ihtiyacınız olan her şey var! Roma’nın en ucuz benzininin satıldığı benzin istasyonu, dükkânlar, spor tesisleri, Vatikan’da bulunmayan ilaçların bile satıldığı bir eczane…”
Firar eden Papa ise Roma sokaklarında, bir nevi kendi iç dünyasına yolculuk yaparak, seçildiği makamı hazmedebilme arayışı içine girer. Papa, bir nevi duvarların dışına çıkıp kendini aramaya çalışmaktadır.
Ya da bir bakıma, gerçek hayatı, geçmişinde kalmış özlemleri (tiyatro gibi) yaşamaya başlar.
Papa’nın saklı tutkusu
Papalık makamına eleştirel bir yaklaşım da sunan film, mizahi yönü ile öne çıkıyor. Papa’nın ölümü üzerine, kardinaller Roma’da buluşuyor. İnananlar, siyah dumanla bilgiye ulaşıyor. Kendini görevine hazır hissetmeyen bir papa yüzünden Vatikan’da yaşanan karmaşa, Papa’nın kaybolmuş olması skandalı, kaybolmanın Katolik dünyasından ve Vatikan’daki din adamlarından bile gizleme zorunluluğunun ortaya çıkardığı inanılmaz derecede gülünç durum, bir yanda bir adamın geçmişinde yaşayamadığı saklı tutkusunun insan üzerindeki etkisine de vurgu yapıyor. İnsan Papa da olsa duygularıyla ve tutkularıyla yüzleşiyor.
Kendini arayan “Papa”
Moretti’yi ayıran en önemli özelliklerinden birisi de güçlü politik tarafı… Filmin tamamen kurmaca bir öyküye dayalı olması yüzünden yer yer orijinal Vatikan görüntülerini -örneğin Papa 2. Jean Paul’ün cenaze töreninden bazı arşiv görüntülerini kullanmakta sakınca görmemiş- anlatan Moretti’ye, Vatikan’ın, bu film için pek tepki göstermediği de biliniyor.
Ancak gene de bu söylentiler “Habemus Papam’ın gösterime girmesi öncesinde yoğun bir tartışma doğmasını da engellemiyor. Moretti bu konuda “İnsanlar filmi izlemeden görüş belirtiyorlar. Ama daha sonra bana, ‘Katolik yayın organlarının filme en azından belli bir ilgi göstermiş olduğu’ bilgisi aktarıldı” demiş. (4)
Kural takmayan öyküleriyle İtalyan sinemasının cesur ve usta yönetmenlerinden Nanni Moretti, çoğu kişinin anlatmaya değinemeyeceği bir konuyu başarılı bir dille ele almış. Ancak İtalya’nın beklenenin aksine Oscar’a bu filmi yollamaması da akla “Politik meseleler mi engel oldu” sorusunu getiriyor.
Nihayetinde Moretti, izleyiciye, duvarların dışına çıkıp kendini arayan bir “Papa” sunuyor…
(1) http://cineuropa.org/2011/nw.aspx?t=newsdetail&treeID=850&documentID=201529
(2) Kardinal Melville’i Michel Piccoli canlandırmaktadır.
(3) Psikanaliz Profesörünü Yönetmen Nanni Moretti canlandırmaktadır.
(4) Moretti ile sinema üstüne bir söyleşi, A. Abakan, BBC Türkçe http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/10/111026_habemus_papam_moretti_film.shtml