Sivas
Yazar:
volkandurmaz
·
11 Nisan 2017
“İt itliğini bilecek…!”
Sivas filminden…
(Bu yazı ilk defa 21 Ağustos 2016 tarihinde Mağara Dergisi’nde yayınlanmıştır.)
Yediden yetmişe herkes küfürlü konuşuyor… Bir çocuk adamlığa evriliyor…
Yönetmen Kaan Müjdeci’nin 2014 yapımı filmi Sivas, ilk bakışta 11 yaşında bir çocuk olan Aslan ile Sivas isimli bir kangal köpeğinin bozkırda geçen hikayesi gibi görünse de aslında bu iki karakter arasında gelişen ilişkiden hareketle ciddi boyutta ürkütücü bir erkeklik olgusunu kasvetli bir atmosferde işliyor. Yönetmenin amacı bir erkeklik filmi yapmaktan ziyade bir sınıf filmi yapmakmış ama film buram buram erkeklik kokuyor.
Sivas bir şehir ismi; ama bir hayvanda… Aslan, bir hayvan ismi ama bir insanda…
Yaşadığı küçük köydeki tek gündeliği okula gitmek ve arkadaşlarıyla vakit geçirmekten ibaret olan 11 yaşındaki Aslan’ın tüm derdi sınıfındaki Ayşe’ye yaranmak…
Bir gün yaşadığı bölgede popüler olan köpek dövüşlerinden birine denk gelen Aslan, burada dövüşü kaybeden ve yaralanıp yere yığılan ve sahibi tarafından ölüme terk edilen Sivas adındaki kangal cinsi dövüş köpeğiyle karşılaşır.
Bu karşılaşma o andan itibaren yaşayacağı hayatı etkileyecek bir dönüm noktası olur.
Aslan’ın okulda düzenlenen Pamuk Prenses temsilinde, prens olamayınca Ayşe’nin gözünde kendini ispat etmek ve her daim onun dikkatini çekmek adına kocaman bir dövüş köpeğini tercih etmesi; okulda kaybettiği özgüvenini ve başka bir çocuğa kaptırdığı erkeklik duygusunu Sivas ile doldurmaya çalışması belki de olgunlaşamamış/ispatlanamamış ergenlik ile sınıfsal ezikliği arasında bir yerlerde bir durum…
Hatta prens kostümünün bile sünnet pelerininden tercih edilmesi bile bir anlamda erkekliğe bir vurgu detayı değil mi…
Yoksulluğu iliklerine kadar yaşayan bir köyde iyi kalpli öğretmeninin bile insan boyunda bir çanak antenle porno izleyerek zamanını geçirmesi… Aslan’ın öğretmeninin evine gittiğinde dışarıdan o anlam veremediği porno film seslerini işitmesi…
Ya annesi Aslan’ı banyo yaptırırken çocuk aklıyla annesinin göğüslerini dikizlemesi…
Hepsi ne kadar ayıp; hepsi bir o kadar insanca…
(Bu arada banyodaki anne dışında filmde hiç kadın karakter yok. Olan da genel evde, görünmüyor.)
Ve elbette köyün erkekleri…
Yegâne meşgaleleri köpek dövüştürmek olan, bunun için şehirlerarası yolları aşındıran köy erkekleri…
Sistemin köpekleştirdiği ve kuytulara ittiği küçücük zavallı insanların köpek dövüştürürken büyümeleri… Köyün her erkeğinin uğraşı olmuş köpek dövüştürmek… Amaç kazanmak… Bunun için gizlileri, saklıları, ayıpları da yok…
Loş renkli lambalarla ışıklandırdıkları ve sanki bir pavyona dönüştürdükleri arabalarıyla tozlu karanlık yolları aşarken en erkek söylemlerle birbirlerini gazlıyorlar.
Ve hatta bir sahnede, bir araba dolusu erkek, gecenin bir yarısı birbirlerine köpek gibi hırlıyorlar…
O an Aslan’ın babası şöyle bir cümle kuruyor:
“İt itliğini bilecek!”
Bir tek Sivas sessiz! İnsanlar köpek, köpekler insan olmuş…
Dönerken de kazanmanın verdiği gururla bir geneleve uğramayı da ihmal etmiyorlar. Ne de olsa erkekliği ispatın! ayıbı olmaz. Bir çocuğun yanında bile olsa…
Genelevden çıktıklarında üzerlerine sinen pis kokuları araba deodorantı ile kapatmaya çalışıyorlar… Aslan önce sabahın erken saatlerinde fermuarlarını çekerek bir binadan çıkan adamların ne yaptıklarını anlamlandıramıyor. Ama nasıl olsa çok yakında anlayacak ve o da onlardan birisi olacak!
Seçenekleri yok. Ruhları bir o kadar pis, çünkü bir o kadar erkek, çünkü bir o kadar fakir!
Naif ve incelikli bir çocuğun o saf duygularının içine düştüğü bu iğrenç sosyal ortamda nasıl aynı incelikle köreltildiğini, duygularının ve vicdanının yavaş yavaş sindirilip nasıl acımasız bir hale getirildiğine şahit oluyoruz Sivas’ta…
Filmin ansızın biten final kısmı ise tam festival filmi havasında… Filmin bittiğini yazılardan anlıyorsunuz…
Düşük bütçesine rağmen müzikleriyle, görselliği ve doğallığıyla başarılı bir film ortaya koyan Kaan Müjdeci ve filmin Aslan karakterini canlandıran başrol oyuncusu Doğan İzci, Venedik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu dalında Altın Aslan ödülünü kazandılar.