Bir Düşüş Hikayesi: Alp Zeki Heper
“Bunu sana hediye ediyorum.
Ama söz ver hiç kimseye göstermeyeceksin.
Ömrüm boyunca sana güvendim.
Vasiyetimdir, göstermeyeceksin.”
Alp Zeki Heper
(Bu yazı 8 Aralık 2013 tarihinde yayınlanmıştır. Mağara Dergisi)
“Sinema’nın Gogol’ü” (1) olarak da adlandırılan Alp Zeki Heper’e karşı tarifini netleştiremediğim bir yakınlık içerisindeyim. Hiç de olağan olmayan bir dünyada olağanmış gibi davranmayan biri olması bunda etkili muhakkak…
Heper’e ait çok az ipucundan ve kısıtlı bilgiden yola çıkarak, bir yaşamı ürünleriyle beraber ortaya çıkarmak kendi adıma da oldukça iddialı, bir o kadar da heyecan verici bir uğraş…
Yönetmen Zeki Demirkubuz, Alp Zeki Heper için şunları söylüyor:
“Mazlumlara özel bir ilgi duyduğum için değil; ama düşüş benim ilgimi çok çeken bir şey. Hele böyle inat uğruna, hem de bir şeyler vaat edilirken, bir şeyler teklif edilmişken bunu kabul etmeyip, bunun yerine göz göre göre bir düşüşü seçen ya da seçmek zorunda kalan insanların kaderi beni hep ilgilendirir. Böyle bir potansiyel bende de var ve bu beni hem korkutuyor, hem de bana heyecan veriyor. O dönem onun (Alp Zeki Heper) hayat hikâyesini öğrenmiştim ve heyecanlanmıştım. Tabii gençtim de; bu yüzden karşılaştığım şeyleri biraz da abartarak ve fazla anlamlandırarak ele alıyordum, bu yüzden ithaf (2) ettim. Ama asıl sebebi o düşüşe duyduğum ilgi oldu. Bir de o zamanlar sisteme, Yeşilçam’a, diğer sinemacılara duyduğum tepki neden oldu.”(3)
ALP ZEKİ HEPER FOTO
1939 yılında İstanbul’da doğan Heper, Galatasaray Lisesini bitirir. Ardından da Fransa’da Paris Yüksek Sinema Enstitüsü’nü (4)…Büyük arzuları olan ve Büyükadalı İstanbul sosyete yaşamından bir kaybeden de diyebiliriz onun için…
O yıllarda sanatta her alanı etkileyen “yeniden düşünme” sinemayı da etkilemiştir. “Yeni Dalga” ve “Özgür Sinema” gibi akımlar sinemada alışılmışın dışında anlatım biçimleri ve konu başlıkları sunmaya başlamıştır.
Hiçbir filmi sinemalarda oynamamış yönetmen…
Heper, Paris’te ilk kısa film çalışmalarına başlar. Hiçbir filmi sinemalarda oynamamış yönetmen Alp Zeki Heper’in Paris IDHEC’te okurken çektiği ve iki yılda üç ödül kazanan kısa filmleri “Bir kadın (Le parfum de la Dame En Noir)” ve “Şafak-L’Aube” adlı kısa filmlere imza atar. “Bir kadın” 1963 yılında IDHC, “Şafak” yine aynı yıl hem IDHC hemde Viyana Kültür Bakanlığının ödülünü kazanır.(5)
Heper’den günümüze kalan iki kısa filmden birisi 1962 yapımı “Bir Kadın” ve 1963 yapımı “Şafak” tır.
Türkiye’ye döndükten sonra Ömer Lütfü Akad’ın yanında yönetmen yardımcısı olarak bir süre çalışan Heper, 1966 da sinema prodüksiyon şirketini kurup yapımcı yönetmen olarak çalışmalarına başlar. (6)
Heper, 1966’da henüz 27 yaşındayken ilk uzun metraj filmi olan “Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri” ni çeker. Bu, yönettiği ilk filmidir. Bu filminde çok cesur davranan Heper, Fransa’da öğrendiği sinema dilini ilk kez uygulamıştır. Filminde amatör oyuncular kullanan Heper, şiirsel görüntülere dayalısoyut bir aşk filmi denemesi yapmış ve dönemin yönetmenleri ve eleştirmenler tarafından ilgiyle karşılanmıştır.
Heper in bu ilk filmi “LuisBunuel” ve gerçek üstücü akımın soyut ve ruh bilimsel etkilerini taşıyan Freud’vari cinsel bunalımlar üzerine kurulu olan film dönemin “kontrol komisyonu” tarafından müstehcen olduğu gerekçesi ile reddedilmiştir. (7)
Yeni Sinema Dergisi’nin 1968 yılı Mayıs (Sayi-18) sayısında Alp Zeki Heper ve Metin Erksan gibi deneysel sinemacılara şöyle bir eleştiri getirilmiştir: (8)
“Eğer Batı sinemasını, tiplerini Türk sinemasına aktarıp yerli olamıyorlarsa, bu yönetmenler ya kendi insanlarını tanımıyorlar, ya da “yenici” görünmek için blöf yapıyorlar. Türkiye’de özüyle, biçimiyle yabancı bir film yapmanın bir gereği yok. Çünkü Antonioni, Losey, Bergman ve ötekiler kendi ülkelerinde, Türkiye’de özenilip yapılmak istenenlerin en babalarını ortaya koyuyorlar. Biz Türkiye’de yaşıyoruz. Lütfen blöfü, gargarayı, göstermelik ilericiliği, aşınma biçimciliği bir kenara bırakıp kendi içimize, kendi toplumumuza dönelim beyler…”
Heper tüm olanaklarını kullanarak çalışmalarını sürdürür. Gerçek üstücü sinemadan toplumsal taşlama diyebileceğimiz 1967 yapımı “Dolmuş Şoföru”ne geçerek bu kez Fatma Girik ve İzzet Günay gibi iki yıldız oyuncu kullanır. Ancak film ticari açıdan başarısız olur.
Yeniden başka bir yıldız oyuncu ile (Cüneyt Arkın) daha ticari olabileceğini düşündüğü kırsal bölge filmi “Eşkıya Halil/Haydut” 1968’de çekerek ilk kez gösterim ve dağıtım fırsatını yakalar. Aynı yıl Heper, Doğu Batı çatışması üzerinde duran son filmi”Karabattalın Acısı”nı çeker. Film, Bizans Kalesinin onarımında çalışan genç bir Rum kızını öldürmekle suçlanarak haksız yere idam edilen bir Türk delikanlısının öyküsünü anlatmaktadır.
Görsel açıdan en orijinal ve gerçek anlamda bağımsız bir Yönetmen olan Alp Zeki Heper’in çalışmaları gerek dağıtımcılar reddettiği için gerek denetim ve kendi içerik ve öz karmaşıklıklarından dolayı sinemalara ve seyirciye ulaşamamıştır. Heper üç yıllık çileli ve lanetli bir sinema serüveninden sonra sinemayı bırakmak zorunda kalır ve uzun süren bir rahatsızlıktan sonra ve hayal kırıklığıyla dolu yılların ardından Yeniköy’de oturduğu yalının önünde tüm kitaplarını, resimlerini, filmlerini gaz döküp yakar.[9]
9 Ocak 1984 yılında 45 yaşında iken “çıldırarak” hayata gözlerini kapatan Alp Zeki Heper’in zamanında anlaşılmamasından ileri gelen ve bir süre sonra delirmesine sebep olan trajik yaşam hikayesi aklıma geldikçe hüzünleniyorum.
YÖNETMEN FİLMOGRAFİSİ
Soluk Gecelerin Aşk Hikayeleri – 1966
Dolmuş Şoförü – 1967
Kara Battal’ın Acısı – 1968
Eşkiya Halil (Haydut) – 1968
YÖNETMENLİĞİNİ YAPTIĞI KISA FİLMLER
Bir Kadın (Le parfum de la Dame En Noir) – 1962
Şafak (L’Aube) – 1963
SENARİST FİLMOGRAFİSİ
Soluk Gecelerin Aşk Hikayeleri– 1966
Dolmuş Şoförü – 1967
Eşkiya Halil (Haydut) – 1968
Kara Battal’ın Acısı – 1968
YAPIMCI FİLMOGRAFİSİ
Soluk Gecelerin Aşk Hikayeleri – 1966
Dolmuş Şoförü – 1967
Eşkiya Halil (Haydut) – 1968
Kara Battal’ın Acısı – 1968
(1) Kaynak: Türk Sineması Veri Tabanı. http://www.kameraarkasi.org/yonetmenler/kisafilmler/1980_oncesi/birkadin.html
(2) Zeki Demirkubuz, C Blok Filmini Alp Zeki Heper’e ithaf etmiştir.
(3) Demirkubuz: “Beni korkutan, bana acı veren belirsizliktir” Kader: Zeki Demirkubuz. Der. S. Ruken Öztürk. Ankara: Dost, Ankara Sinema Derneği. 2006
(4) IDHEC-InstitutdesHautesEtedesCinemotographiques
(5) AGK. (1)
(6) AGK. (1)
(7) Türk Sineması Veri Tabanı ve http://www.kameraarkasi.org/yonetmenler/alpzekiheper.html
(8) Aynı yazıda eleştiriler sadece Soluk Gecenin Aşk Hikâyeleri‘yle Alp Zeki Heper’e değil, Metin Erksan’a, Yalnızlar Rıhtımı‘yla Lütfi Ö. Akad, Denize İnen Sokak’la Atilla Tokatlı, Kızgın Delikanlı‘yla Ertem Göreç, Kalbe Vuran Düşman‘la Atıf Yılmaz’a da yönelikti.
(9) “Deneysel Sinema ve Alp Zeki Heper”, Arş. Gör. Okan Toker, Atatürk Üniv. Güzel Sanatlar F. Sinema TV Böl. http://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/gsfd/article/viewFile/3072/2964