Doktor Ölüm
“Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır:
Hayatın anlamını kaybetmek…”
Jack Kevorkian
(Bu yazı ilk olarak 25 Aralık 2015 tarihinde Mağara Dergisi’nde yayınlanmıştır.)
Ölüm bazen bir ceza, bazen bir armağandır…
Kimine göre hayatı kaybetmekten daha acı bir şey varsa o da hayatın anlamını kaybetmektir…
İnsanın hayatı kendi kendine neyin doğru neyin yanlış olduğunu sorup durmakla geçer. Cevabı bulacağı kılavuzları ise hayat boyu değişir.
Hayatta yaşama gayesi kalmamış ve her nefesi çileye dönüşmüş bir insanı bu hayatta zorla tutmak pek mantıklı değil gibi; bir yandan da “canı sadece verenin alması” düşüncesi yasalara bürünmüş durumda… Sorun da bu çelişkide zaten…
Sinemada bir felsefesi ve fikri olan “zeki” yapımları hep sevmişimdir. Çünkü bu tarz filmler “başucu filmleri” niteliğindedir. Türkçe ismiyle “Doktor Ölüm” (İng: You Don’t Know Jack) de beni bu çok ince konuda düşünmeye hatta içinden çıkılmaz bir kararsızlığa itti. İşte bir filmin en büyük başarısı!
Hayatta, tarihte her ne derseniz deyin, dünün yanlışları bugünün doğruları olarak yerini alırken, bugünün gelişmiş ülkelerinde (Bkz. İsviçre) ötenazinin uygulandığını görüyorsak; günümüzde de bu uygulamanın yasak olduğu ülkelerde yarın neyin kabul göreceğini kestirmek de şimdiden zor.
Doktor Kevorkyan bunu şöyle izah ediyor:
“Kalp nakli ilk yapıldığında doktorlar da dahil, bunun yanlış olduğuna dair bir his vardı. Bu, tanrının dilediğine, doğaya aykırı bir şeydi. Bir insanın göğsünü açıp kabini çıkarmak yada açık kalp ameliyatı yapmak canavarlık değil mi? Ether de 1946 yılına kadar kullanılmadı. 1543 yılında keşfedilmişti ama 1946 yılına kadar insanlar uyanık halde ameliyat ediliyordu. İnsanlar uyanıkken cerrahlar onları kesiyorlardı. Neden yasaklandığını biliyor musunuz? Dini doğmalardan dolayı… Çünkü ‘yüce tanrı bize acı çektirmek istiyor’ diye düşünülen aptalca bir fikir yüzünden…”
Kevorkian’a göre ötenazi bir haktır ve kişinin kendi bedeni üzerinde ve hayatının devamı konusunda her bireyin karar verebilme özgürlüğü olması gerekir. Hastalığı ilerlemeden ölümü seçmek isteyen insanların kendileriyle ilgili kararlarına saygı duyabilecek kadar demokratik ve gelişmiş ülkelerde (Bkz. İsviçre)(1) bu hak kendisine yer bulmuştur.
Ötenazi hakkında yapılan en güzel filmlerinden birisi olan “Doktor Ölüm”, 1990′larda ölümcül hastaların intiharlarına yardımcı olan ve bu uğurda Michigan kanunlarına meydan okuyan Dr. Jack Kevorkian’ın son derece etkileyici gerçek hayat hikayesini ve çalışmalarını ve mücadelesini konu alıyor.
Bir doktor düşünün ki bir intihar makinesi prototipi geliştiriyor.
Ermeni asıllı bir Patolaji doktoru (patotok), Bach hastası bir Klasik müzik tutkunu, sıra dışı bir ressam…
Yönetmenliğini Barry Levinson’ın üstlendiği filmde Doktor Kevorkian’ı usta oyuncu Al Pacino canlandırıyor. Filmde Al Pacino’nun yanı sıra Susan Sarandon, John Goodman ve Danny Huston gibi ünlü isimler de yer alıyor. Filmde özellikle Al Pacino ve John Goodman’ın performansları oldukça etkileyici…
“Ölümcül hastalığı olup da onuruyla ölümü seçenlere danışmanlık yapılır.” İşte Dr. Jack Kevorkian’ın, 1987 yılında Michingan’daki mahalli bir gazeteye verdiği ilan…
Yada bir Kartvizitinde şunlar yazan bir Doktor düşünün:
“Jack Kevorkian. Tıp Doktoru. Özel Ölüm Elçiliği. Sadece randevu ile…”
Böyle bir deliyi kim ciddiye alır demeyin. Çünkü bu ilanı takibeden yıllarda 130 kişi Kevorkian usulü ölümle randevulaştı…
Doktor Kevorkian, kendi icadı olan ve Mercitron adını verdiği ölüm makinası ile kısa sürede medyada büyük ilgi topladı. Ölmek isteyen kişi, makinanın bir düğmesine basarak vücuduna potasyum klorid enjekte ediyor ve birkaç dakika içinde, hiç acı çekmeden, ölümle buluşuyordu.
“Acısız ölüm…” bazen hepimizin tek istediği bu değil mi?
Doktor Kevorkian ile ilk randevuyu, 1990 senesinde, bir Alzheimer hastası olan Janet Atkins alır. Atkins, Kevorkian’ın eski Volkswagen minibüsünün arkasında koluna enjekte ettiği zehir ile, 54 yıllık ömrünün son yıllarında çektiği acılara kendi isteği ile son verir.(2)
Sakın Kevorkian’ı her önüne gelenin ölümüne yardım ettiğini sanmayın. Çünkü Doktor Kevorkian, kendisine gelen hastaların yüzde 98’ini geri çeviriyordu. Ancak kararı hakkında hiçbir şüphesi olmayan ve umutsuz hastalarının ömürlerini sonlandırıyordu.
Nitekim ona başvuran hastalardan birisi, geçirdiği bir kazadan sonra yürüme yetisini kaybetmiş, bunun üzerine depresyona girip üzerine gaz döküp kendisini yakmış ancak ölmemişti.
“Bu korkunç varlığımdan daha kötüsü olan şey becerilememiş bir intihar girişimi…” diyen hastayı Doktor Kevorkian reddeder. Çünkü hasta tıbbi açıdan depresyondadır. Hastaya, eğer depresyon sorununu aşarsa hastanın kendisini çok mutlu edecek bir hayatı olabileceği söylenir.
“Ölüm bazen bir ceza, bazen bir armağandır…”
Mahkemede Doktor Kevorkian lehine tanıklık eden çaresiz bir hasta yakını, kocasının kendisinden doğum günü için şöyle bir hediye istediğini aktarır:
“Bana verebileceğin en güzel hediye Doktor Kevorkian ile bir randevu…”
Ölümlerine yardımcı olduğu hastaların ölümleri sonrasında polise ihbarda bulunup polisin olay yerine gelmesini uzaktan izleyen Doktor Kevorkian; “Hastalarımız için üzülüyorum. Daha iyisini hak ediyorlar. Bu hastalar saygıyı hakediyor. Hırsızlar gibi burada saklanarak ne yapıyoruz? Levye ve silahlarla otel odasını bastılar. Sanki Chicago’lu içki kaçakçılarıymışız gibi… Bunları böyle yerlerde saklamak zorunda kalıyoruz. Bu işleri gece yarısı minibüs arkasında halletmek ve sonrasında cesetleri acil servislerin park yerlerine bırakmak zorunda kalıyoruz. Bizler suçlu değiliz. Asıl suçlular bizi durdurmaya çalışanlar. Asıl suçlanması gerekenler onlar.”
Doktor Kevorkian ötenaziyi destekliyor ve bunun için her şeyden vazgeçiyor. Bu yolda kendini hapislerde çürütecek kadar ileriye gidiyor, kendisini aç bırakıyor. Kanunlara kafa tutuyor. Bir noktadan sonra filmde bir anda ötenaziden ziyade adalet kavramını sorgular buluyorsunuz kendinizi…
Doktor Kevorkian’ın kötü şöhretinden ötürü kız kardeşi de payını alıyor ve işinden oluyor.
Jack Kevorkian, hayatı ve mücadelesinin büyük kısmını mahkemelerde geçirdi.(3) Tek başına fanatik dindarlara, çarpık hukuk sistemine karşı savaştı… “Yaşama ve ölme sadece tanrının isteğidir” fikrine karşı çıktı.
Bu yönüyle günümüz mahkemelerinin kendisi hakkında aldığı kararları orta çağdaki engizisyon mahkemelerine benzeten Doktor Kevorkian, bir keresinde duruşmaya orta çağ mahkumları gibi tahtadan bir boyundurukla gelir ve bu hareketiyle kamuoyunun ilgisini çeker. Ona göre kendisinin bir suçu yoktur.
Kamuoyunda süren yoğun tartışmalar sonrasında Doktor Kevorkian, ölüme sebebiyet vermekten hapis cezası alır. Kefaletle serbest kalabilecekken bunu reddeder ve cezaevinde günlerce sürecek bir açlık grevi başlatır. Grevin 19’uncu gününde mahkeme kefaletini 100 dolara indirir ve Kevorkian’ın avukatı -Kevorkian’a rağmen- kefaleti öder, Kevorkian serbest kalır. Mahkeme salonları Kevorkian’ın ölümlerine yardım ettiği hasta yakınları ile doludur ve hepsi de Doktor Kevorkian’ın lehine tanıklık etmektedir. Serbest kalan Kevorkian bir duruşma çıkışında şu açıklamayı yapar:
“Bence insanlık karanlık çağlardan aydınlığa tarihi bir adım attı. Bu bana Nürnberg duruşmalarını hatırlattı. Bir kanun sizin ahlak dışı davrandığınıza hükmettiğinde ona karşı gelmelisiniz.”
Mahmekeler önünde eylem yapan bir grup üyesinin: “Yalnızca tanrı yaratır ve yok eder. Sizin tanrınız, dininiz yok mu?” şeklindeki tepkisine Dr. Kevorkian şöyle karşılık verir:
“Var bayan, sahip olduğum bir inanç var. Onun adı Bach. Johann Sebastian Bach. En azından benim tanrım uydurulmuş bir tanrı değil.”
İnsanların ölme hakları toplumu mu yoksa insanın kendisini mi ilgilendirir?
Doktor Kevorkian, ölmek isteyen bir Alzheimer hastası hakkında şöyle demektedir: “İnsanların ne düşündüğü kimin umurunda. Önemli olan hastamın hisleri… Her gün aynaya baktığı zaman karşısında ne göreceğini bilmiyor. Orada artık kendisini görüp göremeyeceğini bilmiyor. Bu onun korkusu… Gece gündüz yaşadığı en büyük korku bu… Yani kaybolmuşluk hissi korkusu…”
“Bir hasta onuruyla öldüğünde, Doktor bu gerçeği belirttiğinde yapılması gereken en iyi şey, hastanın arzusunu yerine getirmek, insanca, hızlı ve acısız bir ölüm verebilmektir.”
Bir sahnede Avukatı Doktor Kevorkian’a şöyle der: “Mahkeme salonları vicdan tiyatroları gibidir. Eğer hastanın sizden yardım istediğini gösterebilirsek ve onların iç burkan duygularını sergileyebilirsek işte o senin altın biletin olur.”
Ve sonuç: “Suç yoksa ceza da yok”
Serbest kalan Doktor Kevorkian, ilk olarak hapiste tasarladığı ötenazi kliniği fikrini eyleme döker.(4) Ancak ötenazi için kiraladığı mekanın sahibi kliniğin amacını öğrendiğinde bu “Ermeni Fırını” na göz yummayacağını Kevorkian’a haykırır.
İhtiyacınız olan son doktor: Jack Kevorkian yada Doktor Frankenstein
Yine katıldığı bir radyo programında halkın Kevorkian’a “Doktor Frankenstein” diye hitap ettiğini aktaran spikere Doktor Kevorkian şöyle yanıt verir: “Bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum çünkü Frankenstein’ın hikayesini okuyan herkes onun iyiliksever bir insan olduğunu ve onu toplumun kötü bir canavar yaptığını bilir.”
“Soykırım” vurgusu
Filmde Kevorkian’ın aile geçmişine dair izler ve bunun Kevorkian’ın resim uğraşına yansıması da “Ermeni Soykırımı” olarak birkaç sahnede bize göz kırpıyor. Doktor Kevorkiak, baba tarafından aslen Erzurum’lu ve anne tarafından da Sivas’lı (Anne)… Babası Levon Kevorkian, Erzurum Pasin’li olup 1912 de soykırımdan dolayı ailesi ile birlikte ABD’ye göç eden Anadolu Ermenilerinden… Filmdeki atıftan da Kevorkian’ların Türkiye’den göçmüş Ermeni bir aileye mensup olduğunu ve Jack Kevorkian’ın çocukluğunun Anadolu’da öldürülen atalarının hikâyelerini dinleyerek geçtiğini tahmin etmek zor değil. Doktor Jack Kevorkian, bir röportajında da Ermenilerin başına gelenlerin Yahudi soykırımından daha korkunç bulduğu şöyle belirtiyor:
“Almanlar Yahudileri hiç değilse gaz ile zehirleyerek öldürdüler. Oysa Türkler Ermenileri kılıçlarla doğrayıp gövdelerini dört bir tarafa dağıttılar. Yahudiler bu kadar acı çekmedi.”(5)
Ölüm doktorunun hobilerini merak edenlerin de yaşam sayfalarına bakması yeterliydi. Resim yapmak Kevorkian’ı dinlendiriyordu. (1960’lı yıllardan beri şiddet ve ölüm içerikli resimler yapan Kevorkian, Genocide (Soykırım) adlı tablosunda kendi kanını boya olarak kullanmıştır.)(6)
Ötenaziyi savunması ile aşırı derecede ün yapan Jack Kevorkian, dünyaca ünlü Time dergisine de kapak olmuştur…(7)
Doktor Kevorkian’ın 120’den fazla hastanın ölümüne yardımcı olduğu söylenir.(8)
1998 yılında, CBS’in “60 Dakika” programının yapımcısı Mike Wallace, bir ötenazi seansını yayınlamak gibi dahiyane bir fikir ortaya atar. Doktor Kevorkian, bu yayını kabul eder. Doktor Kevorkian, Thomas Youk adlı bir hastanın, vücuduna enjekte edilen zehrin etkisiyle yaşama veda edişini kaydettiği videoteybi CBS’e bizzat gönderir. 22 Kasım Pazar günü yayınlanan “TV’de ölüm” o gece 15 milyon kişi tarafından izlenir.(9)
Yaşanmış olaylara dayanması ile izleyeni sarsıcı şekilde rahatsız eden “Doktor Ölüm”, bu yönüyle izleyeni kendine esir ediyor.
Ötenazinin gerekli olup olmadığını sorgulayıp bu sorgulamayı izleyiciyle de paylaşıyor. Kendinizi önce ötenaziyi, sonra adalet sistemini ve hatta dinsel dogmaları tartışır halde buluyorsunuz.
Yönetmen Barry Levinson, filmde Dr. Kevorkian’ın ötenazi uyguladığı hastalarla yaptığı gerçek çekimleri kullanmış. Kevorkian’ı kayıtlardan çıkarıp yerine Al Pacino’yu yerleştirmiş. Al Pacino oyunculuğunun hakkını fazlasıyla vermiş.
(Al Pacino, filmdeki performansıyla Altın Küre’yi aldığında salonda bulunan Jack Kevorkian’a teşekkür etmeden geçmemiştir.)(10)
Şüphesiz ki dünün yanlışları, bugünün doğruları olarak yerini alıyor. Günümüzde yasaklar arasından yarın neyin kabul göreceğini kestirmek zor.
Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey varsa o da hayatın anlamını kaybetmek olsa gerek.
Doktor Jack Kevorkian bunu biliyor ve anlıyordu. Yaşamın anlamını yitiren ve ölmek isteyen insanların istediklerinin bir hak olduğuna inanıyordu.
(1) “İsviçre’de intihar turizmi” 21.8.2014 CNN Türk, http://www.cnnturk.com/haber/dunya/isvicrede-intihar-turizmi
(2) “Ötenazi ve Dr. Kevorkian”, Aycan Bolazar, Temmuz 26, 2005. http://www.derki.com/hekim/otenazi-ve-dr-kevorkian
(3) “1999 Kevorkian’s closing arguments Dr Jack Kevorkian” https://youtu.be/hpkJ0vIDZUw
(4) “Kevorkian Opens Clinic, Attends 24th Death” June 27, 1995, LA Times. http://articles.latimes.com/1995-06-27/news/mn-17734_1_jack-kevorkian
(5) A Very Still Life: “Jack Kevorkian and the muse of genocide” Anna Della Subin. http://bidoun.org/articles/a-very-still-life
(6) Kevorkian’ın Tabloları için Bkz. Ags http://bidoun.org/articles/a-very-still-life
(7) http://content.time.com/time/nation/article/0,8599,2075644,00.html
(8) Ölümüne sebebiyet verdiği 120 hastanın listesi için Bkz. “Learn about Euthanasia” Patients helped to die by Dr. Jack Kevorkian. http://www.finalexit.org/120_people_dr_kevorkian_helped_die.html
(9) https://www.youtube.com/watch?v=6W1Pk_QbUpc
(10) “Al Pacino Thanks Kevorkian During Emmy” https://youtu.be/H12uduEy-Us